25 Mart 2010 Perşembe

Değer mi bir düşünün derim ;)..

İnsan kime alınır, kime nazı geçer hiç düşündünüz mü ?
Neden inciniriz, kimler incitebilir bizi? Yada incittiklerini dile getirdiğimizde neler hissederler? Üzülürler mi dersiniz sizin üzüldüğünüz kadar ? Anlarlar mı sebebini kırgınlıklarımızın , tekrarlamazlar mı dersiniz? Belki. Belki anlarlar ama anlamama ihtimallerine ne olacak? Değecek mi döktüğümüz onca göz yaşına ,kırgınlıklarımızı anlatmak için gösterdiğimiz çabamıza ?
Ne kadar çok sor sordum değil mi ? Ne kadar çok sizi düşünmeye sevk ettim . Oysa düşünmek değil mi kırgınlıklarımızın alt yapısı, bizi acı bataklığına saplayıp aşağıya çeken ? Ama sanırım bu kez sizden gerçekten düşünmenizi istedim .

Düşünün ailesini depremde kaybetmiş ufak bir kız çocuğunu, hissettiği çaresizliği, yalnızlığı, acıyı düşünün. Alınganlık gösterip kendinizi yiyip bitirdiğiniz konu bundan daha mı üzücü yada daha mı çok hak ediyor gözyaşlarınızı ,kendinize acımanızı ? Düşünün ve alınganlık gösterip kendinizi hırpalamadan önce hayatta gerçekten üzülecek ne kadar çok şey olduğunun farkına varın. Biraz empati kurun,biraz daha güçlü olun,karşınızdakini dinleyin yargılamadan önce . Hemen yargılamak neden ? Yargısız infazlar sonucu geçecek sıkıntılı dakikalar mı yoksa açıklama sonucunda sorununuz çözülmüş halde geçecek güzel dakikalar mı tercihiniz?
Ama diyorsanız eğer ben kafamda kurduklarımın doğruluğuna inanıyorum sormama gerek yok ben haklıyım acımla beni baş başa bırak. Buyrun devam edin. Hatta biraz yardımcı olayım size :) '' Ne kadarda haksızlık ediyorlar değil mi size? Oysa siz, siz onların yerinde olsaydınız bunu asla yapmazdınız!! Tek suçunuz iyi olmak sizin . Evet ,evet tek suçunuz bu olmalı.'' Bu düşüncelerle geçsin ömrünüzün o kıymetli dakikalarız ,çünkü siz üzülünce herşey düzelecek değil mi ? Uyanın ! Uyanın da bir çevrenize bakın. Bu düşünceler beyninizi kemirirken onların hayatlarını yaşadığını göremiyor musunuz? Hayat akıp gidiyor ve siz bunlara üzülürken atı alan Üsküdar'ı geçiyor üstelik sizi kırmış olması onun umrunda bile değil.

Şimdi tekrar düşünün lütfen,,

Kim üzebilir sizi,sizden başka?
Kim doldurabilir içnizdeki boşluğu siz istemezseniz?
Kim mutlu edebilir sizi,siz hazır değilseniz?
Kim yıkar,yıpratır sizi ,siz izin vermezseniz?
Kim sever sizi ,kendinizi siz bile sevmezseniz?
HERŞEY SİZİNLE BAŞLAR SİZİNLE BİTER.
Yeterki yürekli olun ,tüketmeyin,tükettirmeyin içinizdeki yaşama sevincini..
Ve hatırlayın , ÇARESİZSENİZ ÇARE SİZSİNİZ ;)

11 Mart 2010 Perşembe

Hayat bir yarışmış meğerse en acımasızından :S

Hayat acımasız bir yarışmış meğerse..

Ben bu satırları yazarken bir yandanda babamın bana anlattıklarını dinliyorum aslında. Dinliyorum ama zaten ağıran başım şuan sinirden çatlıyor resmen. İş hayatında olabilecek en kötü ne olabilirki diyorsunuz belki ama işte öyle değilmiş. Günlük hayattaki kıskançlıklar hiçbirşeymiş az önce duyduklarımın yanında.

Hani hep derler ya "başarılı insanların çevresi gitgide azalır" diye hakikaten çok doğru. Hem kendi yaşantımdan hemde çevremden bunu çok iyi görebiliyorum. Ama malesef çocukluğumdan beri babamın daha doğrusu rahmetli dedemin "iyiliğe iyilik her kişinin karı ama kötülüğe iyilik Er kişinin karı"lafıyla yetiştiğimden ,adaletin, insanlığın, affetmenin benim için çok önemli kavramlar olmasından dolayı bildiğim halde bu acımasız yarışta hep yara alan taraf oldum. Bu nedenle olucakki babam bugün benimnle tecrübelerini paylaşmak istedi. Epey bir süre anlattıklarını bilgisayar ekranına bakarak dinlemiyormuş gibi hafızama alsamda aslında içten içe oldukça sinirlendim. Yaşadıklarınızla bağdaştırıyorsunuz ister istemez. Bana herkese hergün bildiği öğrendiği tüm bilgileri aktardığını bunda bile sorunlar çıktığını ama o ısrarla devam ettiğini söyledi. Ve benden ne olursa olsun tecrübe ve bilgilerimi herkesle paylaşmamı istedi.

Rahmetli dedmle babam arasındaki ufak bir diyoloğu aktardı.
Dedem birgün babama dönüp "oğul neden güreşçiler artık hemen sırt üstü düşer duruma geldi ?" diye sormuş. Babam da sanırım beslenme tarzımız biraz dengesizleşti ondan olabilir mi ? dediğinde . Hayır oğul bundan değil her pehlivan çırağına kendi bildiklerinin hepsini değil sadece bir kısmını aktarır ki birgün çırak onu yenemesin usta çırağı geçmesin diye demiş. İşin kısası Bir pehlivan 10 fent biliyorsa çırağına 9 fent öğretirmiş oda çırağına 8 oda çırağına 7 fent ve bu devran böyle gidermiş.Böylece asla usta çırağı geçemezmiş ama sürekli bir gerileme olurmuş.

Bu nasihat babamın aklından hiç çıkmamış. Ne kadar bildiği varsa herkesle paylaşmış ama o günün sonunda kendine hep yeni birşeyler katmayıda asla ihmal etmemiş. Böylelikle her gün yeni bir bilgi aktarırken kendinede yeni bir bilgi kattığından yine usta olan o olmuş.

Sabır çok önemli dedi. Sabır, disiplin ve ileri görüşlülük.
Birgün iş yerine gittiğinde odanın kapısını açıkta bulabilirsin evrakların çalınmış yada kaybolmuşta olabilir ama sen önceden bu ihtimali düşüneceksin ki sıkıntıya düşen sen olma. Ava gelirken avlansınlar kendi silahlarıyla dedi. İşini kendi işin gibi sev ve koru dedi. Ne olursa olsun sen prensiplerinden ödün verme. Birgün sana yapılabilecekleri düşün ve kimseye yapma.

Bilseniz babamın ne pirpirikli olduğunu ve benim ilk kez babamı bu kadar saat dinleyebildiğimi bunların ne kadar önemli olduğunu anlardınız gerçekten. O duyduklarımdan sonra artık her yaptığı davranışın ne kadar haklı olduğunu düşünmeye başladım. Belki ilk kez empati kurmayı başarabildim yada geç kalınmış bir empati kurdum onunla. Tek bir boş kağıdı bile yanlışlıkla eve getirsek verdiği tepkinin neden yerli olduğunu anladım. Takıntı olarak gördüğüm şeylerin ne kadar büyük tecrübeler olduğunu anladım.

Bu acımasız ama gerçek olayları tecrübeleri benimle paylaşıp bunca yıl namusuyla ve prensipleriyle çalışan babama Teşekkürlerimi iletmek istiyorum.. Şimdi on u daha iyi anlıyorum ..

6 Mart 2010 Cumartesi

Girişimcilik Akademisi ..

Nasıl ve nerden başlamalıyım desem yalan olur heralde çünkü yazma nedenim çok belli.

Bu bloğu açmaya 05.03.2010 Yıldız Teknik C Blok Konferans salonundaki Young CEO Club ın hazırladığı Girişimcilik Akademisi seminerlerinin 2. oturumdan sonra karar verdim.2009 yılı genç girişimcilerinden biri olan Ömer Ekinci'nin önerisi üzerine tabiki.

Aslında çok uzun zamandır açmak istememe rağmen kendime zaman ayıramama hastalığına yakalandığımdan bunu gerçekleştiremiyordum Ömer Ekinci sayesinde şuan bloğuma ilk yazımı yazıyorum bile ve burdan ona teşekkür etmek istiyorum ..

Dün katıldığım konferanstan bahsetmek istiyorum aslında.. size bu konferans hakkında biraz bilgi vermek ve yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum.. (çünkü bu konferansı uzun zamandır bekliyordum ve sabah dersime gitmememe rağmen sırf konferans için okula gittim.)

Konferansın ilk oturumunda 'Başarılı Girişimci Olmak' başlığı altında Süleyman Orakçıoğlu bizlerle tecrübelerini paylastı. Genç yaşında bunca başarıya ve kariyere sahip olması hepimizi bir kez daha kendine hayran bıraktı.. Duruşu ve asaletini işin içine katmıyorum zaten. Biraz verdiği bilgilerden bahsetmek istiyorum sizlere.

Başarı için ilk söylediği söz 'Herkül kadar güçlü değilsek,Arşimet kadar zeki olmalıyız'dı. Ve başarılı olmak için ona söylenen 2 kuralı bizle paylaştı
1. Başarıya ihtiyaç duymak
2. Merakın olması

Eğer bu iki şeye sahipseniz başarı size gelecektir diyor Orakçıoğlu.

Şuan bunu okuyanlar hadi canım ordan şans olmadığı sürece bunlar hiç birşeye yaramaz. Adamda şans varmış Allah yürü ya kulum demiş yürümüş diyenleriniz elbette olacaktır. Onu da düşünmüş olacakkı Orakçıoğlu 'Siz oyuna hazırsanız ŞANS size yardım edecektir! ' diye devam etti sözlerine.

Ve bizlere vizyonun ne olduğunu sordu.İçimizden gelen haliyle.Her işletmecinin ve işletmenin bir vizyonu bir misyonu olması gerektiğini söyleyerek.Ve ardından Vizyon için şu tanımı yaptı.

Vizyon : PLANLANMIŞ HAYALLERDİR !!

Hayallerimizi planlarsak ulaşmak için hiçbir engelin bizi yıldıramayacağını belirtti.
Ve hayatım boyunca bana yardımcı olacağını düşündüğüm şu tekniği anlattı bizlere.

Kendimizi 3 farklı odaya teker teker koymamızı istedi.

1. Oda= Hayaller Odası

Bu odada engel yok.Unutmayınki hayal gücü sınır tanımaz. Bu odada günlük stresten kendimizi arındıralım dedi. Ve yalnızca olmak istediğimiz yer ,yapmak istediğimiz sey ve kişileri düşünelim. Hayallerimizi olabildiğince büyütelim. Hatta bir tabir varya hani Kaf Dağının arkasını hayal etmek diye işte tam onu başaralım bu odada istedi.

2.Oda=Engeller Odası

Kurduğumuz hayallerin 3 yada 4 tanesibi seçip bu hayallerin üzerindeki engelleri düşünelim. Engeller odası bizim için sevdiklerimizle fikir alışverişi yapabileceğimiz tartışabileceğimiz bir yerde olabilir.Çıkabilecek tüm engelleri düşünüp çözüm arayalım. Planlarımızı aksatmamak için çözümler. Olabildiğince kafa patlatıp tespit edebildiğimiz kadar olası sorunları tespit edelim.Ve bütüm bu işlem bittikten sonra elimizde artık bir 'REÇETE' var dedi.

3.Oda=Uygulama Odası

Uygulama odası çok önemli. Çünkü hayal ettiğimiz şeyin ne kadarını hayata geçirebiliyorsak o kadar başarılı oluyoruz demektir.Hayal dünyasında yaşamaktan arınıyor ve başarıya koşuyoruz demektir.Ve EMPATİ sihirli sözcüğümüz. Çok önemli.
1) Beni NEDEN seçsin?
2) Beni NE İÇİN seçsin?
3) Beni NEDEN alsın?
Bu sorulara karşımızdakinin gözüyle bakabilip cevap verebilecek duruma gelebiliyorsak bunu başarabiliyorsak birşeyleri aşabilme bazı duvarları kırabilme şansımız var demektir. Empatinin öneminin işte burada devreye girdiğini belirtti.

Ve tekrar yeniliyor Orakçıoğlu ' Siz Oyuna hazırsanız Şans size yardım edecektir!'

Seminerin sonuna doğru bizlerden soruları almadan önceyse bizlerden 2 şey yapmamızı istiyor Orakçıoğlu.

1. Aşamada : Çalışmayı istediğimiz firmaları seçmemiz ve mercek altına almamız. Sonrada o firmalara başvurmamız.Başvurmadan önceyse en az 6 ay bir iş tecrübemizin olması. Çünkü işte ilk 6 ay yada biraz daha falası pişme yani ezilme dönemidir. Sen kim olursan ol diyor.

2. Aşamada : O firmanın rakipleriyle ilgili bir araştırma yap diyor.Objektif bakış & akıl gücümüzü birleştirmemizi istiyor bizden.

Son olarak modaelinizde.com'u nasıl kurduğunu ve genç beyinlere nasıl yardımcı olduğunu ve onlar sayesınde nasıl yenı bır dalda basarıya ulastıgını anlatıp bizlere veda ediyor. Gerçekten bu güzel öneriler için Süleyman Orakçıoğlu'na teşekkr ederiz..

Konferansın araya girmesinden sonra bu bloğu yazma nedenim olan genç girişimci Ömer Ekinci alıyor sahnedeki yerini. Hatta öyle bir alıyorki izleyenlere nasıl yani dedirtiyor. Bir kere oldukça genç ve ilginç birini sahnede görünce (ilginç dememin nedenini birazdan açıklayacağım) oldukça şaşırdım. Konferansı düzenleyen herkesle tek tek şakalaşıp bizlerle önceden tanışıyormuş havasında bir samimiyetle konuşuyordu. İlk dakikalarda girişimcilik adakemisi programlarını düzenleyen arkadaşımız Berkan'ı çağırın bana diyip elindeki box eldivenlerini bizlere göstermesi salonda bir bomba havası yarattı =)

Neyse gelelim bize verdiği bilgi ve tecrübelere. Şimdi bunu okuduktan sonra belki araştırma yaparsınız merak edip diye belirtmek istiyorum kendisi 1984 doğumlu biri ve yaptıkları onun 40 lı yaşlarda olduğu izlenimine kapılmanızı sağlayabilir. Bunu söyleme nedenim bize söylediği gibi o yaptıysa bizimde yapabileceğimiz hiçbir zaman unutmamız içindi.

Konferansta anlattıklarını elbette sizlerle paylasacağım ancak daha çok konferansın bana kattıklarını anlatmak istiyorum.

Öncelikle üniversitede 3.yılım ancak hazırlıktan yada 1. sınıfın ilk döneminden sonra 1 yıl kabuğuma çekilmiştim. Kişsel gelişim ve girişimcilikle çok ilgilenirken kendimi dünyadan soyutlamıs hale gelmiştim resmen. Bu dönem (22 Şubat itibariyle özellikle) bir kulüp kurmak hevesiyle herkesi ayağa kaldırmış ve içimde o 1 yıldır biriktirdiğim yaşama hevesimle yeniden başlamıştım adeta hayata. Bu konferans bana isteyipte erteleğim nasılsa zamanım çok dediğim onca şeyin aslında çok önceden yapılabileceğini gösterdi. Doğru zamanda doğru yerde olmanın önemini bir kez daha hatırlattı.Hayatta hiçbir şey için mazerete gerek olmadığını. Dünyada ölümde olsa hayatın hep devam ettiğini hayallerimizi peşinden koşmayı ne olursa olsun bırakmamız gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Konferansın başında bana süpriz yapıp beni yalnız bırakmamak için gelen 2 yakın dostum bu konferansa girmemem için beni caydrmaya çalışırken artık her hafta gelmek istediklerini konferans snunda bana tesekkr ederek bildirdiler. Başarılı olduğum için birçok şey gelmişti zamanında başıma. Dost dediğim insanların yok olduğunu görmüştüm. Beni yapmadığım şeyleri yapabilmekle suçlamışlardı belkide bunun doğal birşey olduğunu öğrendim bu seminer sonrasında ve kendimi geri çekmemin ne kadar boş olduğunu anladım. Şuan çok daha rahatım mesela. Eleştirinin ne kadar değerli olduğunu ve herzaman benden daha iyisinin çıkabileceğini,hiçbir zaman tek kalmayacağımı ama ilklerin unutulmayacağını öğrendim. Bununla birlikte çok içten ve candan bir insan olan Ömer Ekinci ile tanışmış oldum. Şuan bu bloğu yazıyorsan onun sayesindedir. Benim hep söylediğim birşey vardı. Konuşmacı olmak ,kişisel gelişim uzmanı olmak yada bildiğim ne varsa herkesle paylaşmak(ahmet şerif izgören'in uğurböceklerinden olmak istiyorum ya hani) ,paylaştıkça çoğalmak başarmak ve mutlu olmak. Dünkü konferansta onca insan arasından Ömer ekinci beni seçip konferansta bana bir şirket kurduracağını söyleyince (süremiz yetmesede sözünü tutmaya devame diyor emin olabilirsiniz)şaşırmıştım. Bana ilk olarak yapmam gereken birkaç şey söyledi işte bu blog bunlardan bir tanesi sadece. Platforma çıktığımda bana ilk olarak 'Şans insanın başına gelen şey değil onlara ne reaksiyon verdiğidir' dedi. Ardından salondaki herkesten gözlerini kapamasını ve simyacı adlı kitapta yazan benim o çok sevdiğim şu sözleri söyledi ard arda 4 defa . 'Bir insan bir şeyin olmasını ne kadar isterse tabiattaki herşey onun olmasına yardım eder' ve gözlerimi açtığımda bu yöntemi kullanmasının yanında birinin bana yaptırmasının ne kadar harika olduğunu hissedip istediğim herseyin peşini bir kez daha bırakmamakta ne kadar haklı olduğumu anladım.

Sevgili Ekinci seminerin sonunda belkide en çok işimize yarayacak sözleri söyledi diye düşünüyorum. Teşebbüs edin olmadı mı? bir daha olmadı mı? bir daha olmadı mı? bir daha. Olumsuzluklardan kaçmayın. Yalnızca isteyin ve deneyin. Ne kadar doğru değil mi ?

Bana kattığı onca güzel şeyden sonra hem bu organizasyonu düzenleyen Girişimcilik Akademisi ekibine hem sayın Süleyman Orakçı'ya hemde bana her zaman destek olacağını hissettiren beni davamda yalnız bırakmayacağını bildiğim Ömer Ekinci'ye teşekkürlerimi iletmek istiyorum..

Ömer Ekinci 'nin hazırladığı slaytı ve sunumu sitesini takip ederek bulmanız mümkün ..www.omerekinci.com