26 Şubat 2011 Cumartesi

Affetmek 2

Hepimiz birileri tarafından incitildik, hepimiz birilerini incittik. Kızdık, içerledik , öfkelendik, darıldık, küstük,nefret ettik.

Bu duygu, bizim enerjimizi çalıyor, kendimizi sevmemizi engelliyor, yaşama sevinci duymaktan bizi alıkoyuyor, geleceğe umut ve coşkuyla bakmamızı engelliyor.

O halde bu duygulardan kurtulmak için daha ne bekliyorsunuz? Yoksa sizi inciten insanların sizi iyileştirmesini mi bekliyorsunuz ?

Affetmek , bize geçmişi geçmişte bırakıp , anı yaşama ve geleceğe umutla bakma özgürlüğü verir.

Affetmek, hem daha önce sizi inciten kişilerden , hem de size yeni kişilerden gelebilecek olası incinmelerden korunduğumuz hissini yaşatacaktır. Acınızı ve öfkenizi içinizde beslediğiniz müddetçe, kimse sizi incitemez , yaralayamaz ve reddedemez.

Oysa ; affetmek unutmak değildir. İnsanları affettiğimizde , geçmişte yaşadığımız deneyimleri unutmayız. Unutmamalıyız da. Bu deneyimler ,zamanında bize acı çekmemiz , ya da başkalarına aynı acıları çektirmemiz için , alınmış derslerdir.

Affetmek , affettiğimiz kişinin davranışları onaylamak değildir. Affettiğimizde geçmişin bugünümüz üzerindeki yıpratıcı etkisinden kurtuluruz. Evet , yapılanlar kötüydü, acıttı , hayatımızı etkiledi. Fakat , bu yaşananları geride bırakarak , affedebilmeyi başarabilmek , içsel bir süreç gerektirir.

Affedebilme süreci , geçmişten gelen olumsuz duygu yükünden kurtulup , özgürleşebilmektir. Yaşanan olayları hatırlamak ama olayın duygu deposunu boşaltmaktır.

Affetmek , bizi kıran kişiye karşı hangi cezayı verirsek verelim , bunun bize yetmeyeceğinin farkındalığıdır. Bu farkındalık , yaşamın geçmişinde takılı kalmak yerine , yaşam yolculuğunda yeni deneyimlere açık hale gelebilmek için bize yol gösterecektir. Böylece , öfke ve intikam duygularına yatırım yapmaktan vazgeçecek , pozitif duyguları içimizde çoğaltma yolunda adımlar atmaya başlayacağız. Neye yatırım yaparsak o çoğalır. Affetmek , hayatımızın en zenginleştirici ve özgürleştirici yatırımıdır.

Bu yatırıma hazır mısınız ?




http://blog.milliyet.com.tr/Affetmek/Blog/?BlogNo=65963 'dan 26.02.2011'de alıntı yapılmıştır ..

24 Şubat 2011 Perşembe

İskambil kağıtlarındaki şekillerin anlamı nedir ?

Oyun kartlarının nerede ve ne zaman ortaya çıktığı tam olarak bilinmiyor.

7. ve 10. yüzyıllar arasında Çin'de ortaya çıktığı ve 13. yüzyılda Marco Polo tarafından Avrupa'ya getirildiği tahmin ediliyor.

Hindistan'dan veya Arabistan'dan geldiğini ileri sürenler de var ama bugünkü şekilleriyle kullanılmalarının 14. yüzyıl Fransa'sına dayandığı kesin gibi.

O tarihlerde, Fransa'da dört sınıf vardı ve iskambil kağıtlarındaki
kupa, maça, karo ve sinek bu dört sınıfı temsil ediyordu.

Kupa bir kalkanı andıran şekli ile asil sınıfı ve kiliseyi,

maça bir mızrağın ucunu çağrıştıran şekli ile orduyu,

karo ticari deniz işletmelerinin eşkenar dörtken kiremitlerinden esinlenerek orta sınıfı,

sinek ise yonca yaprağına benzeyen şekli ile köylüyü temsil ediyordu.

Bugün briç, poker veya benzeri oyunlarda, kupanın en değerli, sineğin ise en değersiz kart Olmasının nedeni işte bu sınıflamadır.

Aslında bizde papaz adı verilen kartın adı İngilizce'de kral (king),

kızın ise kraliçedir (queen).

Vale veya oğlan için ilk zamanlarda düzenbaz anlamına gelen 'knave' kelimesi kullanılırken, günümüzde 'jack' ismi kullanılmaktadır.

Yani yabancı kartlarda kral ve kraliçe evli iken, bizde biraz yaşlı görülerek krala papaz adı verilmiş, kraliçeye de 'kız' denilerek oğlana layık görülmüştür.

Bazı ülkelerde oyun kartlarında değişik isim ve semboller kullanılmasına rağmen, en yaygın olanı Fransızların kullandıklarıdır.

Fransızlar 'maça' şeklini mızrağa benzeterek 'pique' adını vermişlerdir.

İngilizce'de ise aynı anlamdaki 'spades' kelimesi kullanılmaktadır.

Her ne kadar bir kalkanı andırdığı için asil sınıfı temsil ettiği ileri sürülse de 'kupa' klasik bir kalp şeklidir.

Bu nedenle Fransızlar ona 'coeur', İngilizler ise 'heart' adını vermişlerdir.

'Karo' için Fransızca'da kare anlamındaki 'carreau' kullanılırken İngilizler elmas anlamındaki 'diamond'u tercih etmişlerdir.

Bizim 'sinek' dediğimiz şekil ise çok açık üç yapraklı bir yoncadır.

Fransızlar bu anlamdaki 'trefle' kelimesini kullanırlarken, İngilizler 'club' (kulüp) ismini kullanmışlardır.

İşte bu nedenle briç oyuncuları 'maça'ya 'pik', 'kupa'ya 'kör', 'sinek'e de 'trefli' derler, zaten aslına uygun olan 'karo'yu da olduğu gibi kullanırlar.

Birli, papaz, kız ve oğlan için kullanılan as, rua, dam ve vale isimleri de yine Fransızca karşılıkları As,Roi, Dame ve Valet kelimelerinden dilimize geçmiştir

19 Şubat 2011 Cumartesi

Affetmek bir seçimdir , kendiniz için affedin ..

Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek.

Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.

Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.

Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir.

Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı. Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır.

Affetmek insanı derinleştirir.

Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir.
Çünkü affetmek bir seçimdir.

Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir.

Affetmek bir süreçtir. Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.

Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani koşullu affetme yoktur.

Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.


Affetmek bir seçimdir.

Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir.

Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık yaratmayacaktır.

O acılar sizin acılarınız.

Affetmek kolay değildir.

Fakat özgürleşmek için gereklidir.

Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır. Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrolü altında tutmasına son vermek demektir.

Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kişiyi hakli bulmak değil.
Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.
Affetmek kırgınlığın, kızgınlığın, nefretin hapishanesinden özgürlüğe çıkmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir.Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.

“Duygusal unutma” affetmenin diğer adıdır.


Kendiniz için affedin görün bakın herşey nasılda güzelleşiyor :)


19.02.2011'de çeşitli kaynaklardan alıntı yapılmıştır..

Ve benden size ufak bir öneri ,
Eğer affetmekte zorlanıyorsanız , o kişinin de bir insan olduğunu , kimsenin mükemmel olmadığını hatırlayın .. Herkesin hata yapabileceğini (beşer şaşar) , onun da yapabileceğini hatta size de yapabileceğini unutmayın .. İşe yarayacaktır diye düşünüyorum .. Hatasız kul olmaz , hatalardan ders alabilmektedir asıl erdem , alınabiliyorsa ne mutlu ,alınamıyorsa da üzülmeyin AFFEDİN GİTSİN :)

Ve en başta en zor olandan başlayın .. KENDİNİZİ AFFEDİN ve ÖZGÜRLEŞİN ..