18 Şubat 2013 Pazartesi

Yeterki İNAN..


Uzun süredir bloguma yazmıyordum, pek çok kez yazmam konusunda ısrar edilse ve pek çok kez aklımdan geçse de kısmet bu güneymiş.

Her zamanki gibi öğle kahvemi hazırlıyordum, aklıma Rahmetli M.Ali Birand'ın bir TV programına konuk olduğunda söylediği sözleri geldi. Sözler birebir aklımda olmasa da içerik hafızamda yer etmiş durumda. Birand her sabah uyanabildiği, her gece ise yatmadan günü tamamlayabildiği için şükrettiğinden bahsediyordu. Birçok başarıya imza atmasına rağmen hala içinde birşeyler kalıp kalmadığını sorduklarında; yapmak istediği herşeyi yaptığını ancak hala aynı heycanı duyduğunu ifade etmişti gözündeki o ışıkla. Bu sözleri çok etkilemiş olacakki beni 2 yaşındaki bir çocuğun her saniyesini dolu dolu yaşama çabasını düşündüğümde aklıma ilk gelen sahne bu oldu. Ardından sorgulamaya başladım birşeyleri, hadi bana eşlik edin beraber sorgulayalım kendimizi...

Bir çocuğun önünde yaşayacak onca güzel günü varken nasıl bir yaşama hevesine sahip olduğunu düşünelim, bitmek tükenmek bilmeyen enerjisini, şımarık gülüşlerini, sevgiye, yaşama açlığını. Bir de kendimize çevirelim aynayı, gelin biraz içimize bakalım. Var mı bunlar içimizde? Sahiden büyüdük mü yani, kalmadı mı çocukça arzularımız, bitti mi, tükettik mi hepsini? Yapmak istediğimiz herşeyi
yaptığımız için mi kaçtı hevesimiz? Ulaştık mı sahiden istediğimiz herşeye özgürce, içimizden geldiğince yapabildik mi?

-Yapmadık değil mi, yapamadık. Peki hala yerimizde saymamızı, hatta geçişte takılı kalmamızı sağlayan ne?

Hayat mı? Kader mi? Yoksa biz miyiz? Sorduk mu bunu kendimize yoksa en iyi yaptığımız şeyi yapıp kaçtık mı yine?

' Hayat sıkıcı, zor, acımasız, monoton, mutluluk vermiyor, tatmin etmiyor. ' Hala bunları mı söylüyoruz, hala şikayet mi ediyoruz? Yorgun muyuz bu kadar, bıktık mı yaşamaktan? Suçlu hayat mı yani, kader mi suçlu? Çok mu geciktik herşey için?

-Hayır elbette.

Hayatsa suçlu gülüşümüzle alt etmeyi denedik mi? Şayet kaderse suçlu kaderin üstünde bir kader olduğunu öğrenemedik mi? İlla bir suçlu arayacaksak aldığımız her nefesin sayılı olduğunu bildiğimiz halde hakkını vermeyen kendimizi göremedik mi?

-Göremedik tabi.Görseydik her anın kıymetini bilir, her anın şükrüyle mutlu olurduk değil mi?

Nefes almak dedim, yaşayabilmemiz için gerekli en temel şey. Kaç kişi farkında böyle bir nimetin? Kaç kişi tepeden tırnağa çekiyor içine? Kaçımız tazeleniyoruz her nefesle? Hani büyümüştük? Daha bunu bile farkedemeyecek kadar çocuğuz aslında, anın değerini kavrayamayacak kadar (geçmişimizle, sıkıntılarımızla) meşgul, hayatın sunduklarını, kendimizde var olanları göremeyecek kadar kör, başkalarının ve önyargılarımızın sesini duymaktan kalbimizin sesini duyamayacak kadar da sağırız çoğumuz.

Oysa derin derin bir solucak, kapatsak gözlerimizi de kalbimize bir ışık yaksak, duygularımızın önünü açsak. Kurtulsak kim ne diyor, ne istiyorlardan da biraz kendi isteklerimizin sesini yükseltsek. Kalpten yükselen her sesin evrenin işleyişine etkisinin farkına varsak. Ruhumuz özgürlük çığlıkları atsa mesela, kendimiz olsak artık, olabilsek, zincirlerimizi kırsak, tabularımızı yıksak, doğru bildiklerimizin, isteklerimizin peşinden koşsak, yorulsak hatta ama hiç yılmasak...

Tek bir yaşama hakkımızın olduğunu unutmasak. Ne kadar kalabalık içinde de olsak, sürü psikolojisine inat "ben buyum, bunu istiyorum" diyebilsek, sadece mutluyken değil uçurumun kenarındayken bile rüzgarı hissedip inatla sırf nefes alabildiğimiz için gülebilsek, hem de öyle bir gülsekki ışığıyla bizi o noktaya getirenlerin gözlerini kör etsek, ruhlarını ise aydınlatsak.

Zor değil mutlu olmak, zor değil ümide sarılarak yaşamak, zor değil başımıza ne gelirse gelsin "eyvallah" diyebilmek. Yeterki tüketmeyelim, tükettirmeyelim içimizdeki yaşama sevincini. Bu hayat bizim ve yaşadığımız her anın aldığımız her nefesin hakkını verelim. Yaşarken ölmek yerine öldükten sonra da bizi yaşatabilecek eserler bırakmayı tercih edelim. Tutunacak bir dalımız olsun, bir hedefimiz inançla bağlandığımız bir hayalimiz olsun.

Ve şimdi hadi hep birlikte kapatalım gözlerimizi herşeye inat umutla gülümseyelim, taki tepeden tırnağa içimizi saran o sıcaklığı hissedip kanatlanana kadar. Söz verelim kendimize "hergün yeni bir gün olacak" sözünü hayat felsefelerimize ekleyeceğimize.

Yazımı Paulo Coelho'nun en sevdiğim romanlarından Simyacı'da geçen şu sözleri hatırlatarak sonlandırmak istiyorum.

"Hayat yaşamakta olduğumuz andan ibarettir."
"Bir şeyi gerçekleştirmek istersen onu gerçekleştirmen için bütün evren işbirliği yapar."
"Bir şeyi gerçekleştirmek istersen onu gerçekleştirmen için bütün evren işbirliği yapar."
"Bir şeyi gerçekleştirmek istersen onu gerçekleştirmen için bütün evren işbirliği yapar."
"Bir şeyi gerçekleştirmek istersen onu gerçekleştirmen için bütün evren işbirliği yapar."
.
.
.

Lütfen her gece yatmadan ve her sabah kalktığınızda bu sözleri inançla tekrarlayın, işe yaradığını göreceksiniz.

Huzurla, umutla, inançla kalın.

Sevgiler...