30 Eylül 2014 Salı

'Nedensiz' kalmayın, 'neden'lerle de yaşamayın


Varoluşunun karmaşıklığından mı, düşünce sarmalının ufak bir zerresi olmasından mı yada her nedendir bilinmez ama 'kendine bilmecedir' insanoğlu.
Kendine saklı ve içinde hep haklıdır. Kimi zaman bir bulmacaya gizlenmiş şifreli bir mesaj, kimi zaman bulmacanın çözülmesine engel bir hile, bazen cevapları üzerinde çözümlü bir bulmaca, bazen de bulmacayı çözen olarak gösterir kendini. Bu nedenledir kimilerine çok karmaşık gelirken, kimilerine ezberlenmiş kadar tanıdık gelmesi. Bazen zor oyundur tercihi bazen bir çırpıda çözülecek kadar kolay olan. Ama hep bir oyun ister hayatında, hiç bitmeyecek cevaplara ulaşma arayışından, arzusundan kaynaklanan. Ulaştığı her cevapta haz duyup tatmin olan yada harcadığı zamana pişman olup bir yenisini arayan. En büyük pişmanlığı ise çözümüyle kendini sunduğunu 'sandıklarının' anlamaması olan.

Ne garip şu insanoğlu.
Ne iletişimsiz durabiliyor ne de tam anlamıyla sağlıklı bir iletişim kurabiliyor.
Sonra da "kurduğumu her sandığımda kendimi yeni bir yenilginin kucağında buluyorum" diye hayıflanıyor.
Sorduğunuzda 'anlatıyor, paylaşıyor, dinliyor' karşısındakini.
Bu nedenle de çoğu zaman anladığını ve anlaşıldığını sanıyor fakat yanıldığını fark etmesi uzun sürmüyor.
Çünkü asıl derdinin anlaşılmak olduğunu ileri sürenlerin çoğu anlaşılmak için büyük çaba sarf ettiklerini, ellerinden geleni yaptıklarını ileri sürseler de karşısındaki açısından bakıldığında ortada çabadan eser bile bulunmuyor.
İçten gelen bir dürtüyle çoğu şeyi kendine saklamayı seçiyor.
Buz dağının görünen kısmını tasvir edip görünmeyeni anlamalarını beklemesi de bundan ötürü geliyor.

Anlamak ve anlaşılmak üzerine dertli insanların en büyük trajedilerinden biri; buz dağının görünen kısımından her bahsedişlerinde görünmeyene biraz daha vurgu yaptıklarına kendilerini ikna edişleri, anlaşılmayı bekleyişleri, 'bekledikleri' sonucu alamayınca da 'anlaşılacaklarına olan inançlarını kaybedip' çekip gitmeyi seçmeleri iken
bir diğeri karşısındakileri anladığını ileri sürenlerin anladıklarının aslında hayal güçlerinin ilizyonlarından başka bir şey olmayışıdır.

Oysa cevabından korktuğu için sormadığı sorular ve saklı kalan gerçekler yerine kendini inandırdığı cevapların gün gelip her şeyden çok canını yakacağını çünkü en değerli varlığı zamanından çaldığını idrak edebilse insanoğlu eminim sanrılar hırkasını çıkarıp cesaret zırhını giyinmeyi seçer.

'Neden' sorusunu azaltmak -zamanımızı ve inancımızı boşa harcamamak- ancak doğru iletişimle gerçek bilgiye ulaşarak olacak bir şey.
Neden sorularımı azaltıp gerçek nedenlere ulaşmak adına kendime benimsediğim bir sözü paylaşmak istiyorum sizinle.

"Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi.
Bilmez ki sorsun, bilse sorardı."

Bilmiyorsanız sorun (sormak için bilmeyi beklemeyin), sormuyorsanız bildiğinizi düşündüğünüze kendinizi inandırmayın derim.

Unutmayın sanrılar dünyasında yaşayanlar peşlerini bırakmayan sancılara mahkumlar.

Nedeni doğru kişiye sorduğunuzda geriye kalan 'neden'siz yaşam 'nedensiz bir yaşam' değildir belki de, ne dersiniz ? ;)

'Nedensiz' kalmayın, 'neden'lerle de yaşamayın dilerim.